HEY, ÇOCUK!
Dün seni izledim yattığım yerden.
Benim kurduğum Meclis’in kürsüsüne çıkıp, benim kurduğum partiye hakaretler yağdırıyordun…
Hem de benim için çok özel bir günde…
Ve ne büyük komedidir ki; senin gibi düşünenlerin,“herkesten daha çok benim yolumdan ilerlediklerini söylüyordu”…
Güldüm
HEY, ÇOCUK!
Dün seni izledim yattığım yerden.
Benim kurduğum Meclis’in kürsüsüne çıkıp, benim kurduğum partiye hakaretler yağdırıyordun…
Hem de benim için çok özel bir günde…
Ve ne büyük komedidir ki; senin gibi düşünenlerin,“herkesten daha çok benim yolumdan ilerlediklerini söylüyordu”…
Güldüm çocuk!
Ya beni hiç anlatamamışlar sana; ya da niyetin başka…
Benim yolumda milleti,”bu, şu, o” diye bölmek yok ki…
Benim yolumda yürüyen devlet adamları ve siyasetçiler milleti tehdit etmek için “Bize karşı çıkarsanız borsa düşer” diye sopa göstermez örneğin…
Benim yolumda yürüyenler; halkımın ve ülkemin kaderini, kapalı kapılar ardında konuşmazlar çocuk…
Başka ülkelerden gelen talimatları hayata geçirmek için çırpınmazlar.
Benim yolumda, arkalarına bile bakmadan kaçan düşman orduları vardır…
Senin gittiğin yol ise, ülkeme isyan eden çete bozuntularını aklamaya çalışan dolu…
Bölünmek, ayrılmak, dağılmak var mı yazdığım kitapta bir bak!
Ben size hep bağımsızlığın ve özgürlüğün yolunun,”kaynaşmak”tan, “bir olmak”an geçtiğini söylemedim mi?
“İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek dâhili ve harici bedhahların” oyuna gelmemenizi nasihat etmedim mi?
Sen; tüm bunları hiç duymamış gibi; dün çıktın o kürsüye ve benim “yolumdan” yürüdüğünü söyledin pişkin pişkin…
Yürüdüğün o yol, benim yolum değildir, çocuk…
Yürüdüğün o yol, benim ömrüm boyunca size unutturmaya çalıştığım yoldur!
Dün; aranızdan ayrıldığım gündü…
Cumhuriyeti birlikte kurduğumuz neslin torunları, o yüzleri bir kez bile görmediğim,saçlarını okşayamadığım çocuklar, saygılarını sundular bana…
Ülkenin dört bir yanındaki ve dünyanın her köşesinde ki bu torunlardan gelen Fatihalarla huzur buldum ruhum.
O siren seslerini duyunca “Ne yatıyorsun adam, kalksana” dedim kendime…
Kalkamadım!
Yattığım kabrin bahçesini dolduran yüz binlerin yanaklarını okşayamadım…
Ama…
Bu satırları sana yazmadan edemedim çocuk…
Sadaka dağıtarak, dini istismar ederek aldığınız o oylar; dün beni en içten duygularla hatırlayan o millet adına hata yapma hakkı vermez size…
Benim yolumu çarpıtma hakkı vermez…
Bu son uyarım sana çocuk…
Bak kalkar gelirim oraya!